17 Kas 2015

Çağımızın hastalığı vefasızlık!..

Uykusuzluğun tavan yaptığı günlerden biri yine bu gece saat 05:10'u göstermekte hayır oğlum uyuyor uykusuz kılan kafamdaki deli soruların peşine takılmam cevabı bulamadım henüz.

Çağımızın hastalığı vefasızlık ve dilimde ben bunu hak edecek ne yaptım!.. sözleri ibretlik bir dostluk hikayesi benimki sonu yılan hikayesine dönen bu konuya değineceğim elbet lakin,şimdi değil önce kendime geleyim sonra sizlere gelirim misali...

Yaşadığı tecrübe ve  deneyimlerle korkuyor işte insan hayatıma giren insanlar için acaba? olur mu  yaparmı ki endişeleri ve korkular!.. mesela canımdan çok sevdiğim iki zuzum var benim ve bu blogda onlarla ilgili çok yazım var bir gün gelir de acaba onlarda onun gibi yapar mı? kaygısını yaşamak inanın hiç güzel bir duygu değil .,

Bugünlerde kırgınım biraz hayır hayır hastalık değil kalp kırgınlığı benimkisi gönül ağrısı yılların üzerimde bıraktığı tortular ,yaşanmışlıklar aslında hiç yaşanmamışlıklar yaşandığını sandığımız aslında hiç yaşamadığımız aslında hiç olmayan Yeri geldiğinde gölgesine ve anılarına sığındığımız mutlu olduğumuzu sevildiğimizi sandığımız aslında koca bir yalandan ibaret olduğunu öğrendiğimiz yaşanmış ama hiç yaşanmamışlıklar...
Biraz karmaşık oldu değil mi?işte bu yazı kadar karma  karışığım bende
Nerede hata yaptığımı düşünüyorum ve nasıl oluyor da onca yıl adına dostluk dediğim şeyin uğruna kendimi heba ettiğim  annemi, abim karşıma aldığım ve nasıl oluyor da gerçek yüzleri göremediğim

Klavye başında dökülmüşken  yazayım o halde..

Liseyi beraber okuduğumuz mahalle arkadaşım can yoldaşım  en kötü günleri beraber atlattığımız yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen onca olay hadise de başında sabahladığım adliye koridorlarını mesken ettiğim .Akrabalarının kıskançlık krizine sebep verdiğim ''onun Funda'sı var bize gerek kalmaz'' şeklinde tavırlara maruz kaldığım onunda benim her şeyime koştuğu evlenirken tüm çeyizim elinden geçti benimle sabahladı vs vs

Evlenince sık görüşemez olduk ben her İzmir'e indiğimde annem  (kayınvalidemi) görüp daha ablama abime uğramadan soluğu onda alırdım.Sonra cep telefonlarımız değişti ben 2 sene İzmir'e gitmedim.Oysa değişen sadece cep telefonlarımız değilmiş.

Çınar'dan önce ilk bebeğimi kaybettim ve bunun acısıyla başa çıkamıyordum ruhaniyetim oldukça kötüydü ki manevi annem Gülem zuzumu benimle İzmir'e yolladı sadece bana destek olsun beni yalnız bırakmasın diye sevilmek güzel şey hangi anne kızının arkadaşı iyi değil yanında ona destek olsun diye yollar.  Beraber soluğu  ( can yoldaşım) da aldık dile kolay 13 yıl birbirimizin hayatında önemli rol oynadık.

Pek hoş karşılandığımızı söyleyemeyeceğim çayımızı kahvemizi içtik ama,içime sinmeyen bir şeylerin huzursuzluğu vardı üzerimde ki!.. en ufak bir kırgınlık dahi yaşamadık ortada hiç bir şey yokken neydi beni bu denli rahatsız eden? odada soğuk hava rüzgarları esmekteydi  üstelik Gülem çok rahatsız olmuş gidelim mi diye mesaj atıyordu telefonuma..

Sonra bir çok kişiden  duyduklarım konduramadığım için neredeyse herkesin yalan söylediğine bizim dostluğumuzu kıskandıkları için yalan söylediklerine kendimi öyle bir inandırdım ki öyle böyle değil.
Günlüğümde sadece 30 sayfada ismi geçmiyor 600 küsür sayfalı bir günlük bu..

Sonra cep telefonuma gelen suratıma tokat misali inen sözler gözyaşlarıma hayır sakın akmayacaksınız diye yalvardığım tırnaklarımla avcumu deldiğim onca kalabalığın içinde kendimi robinson gibi hissettiğim ve yalnız kaldığımda çocuklar gibi hiç susmadan ,bıkmadan usanmadan 2 saat boyunca ağlamaktan yorgun düşüp yatağa bayıldığım.

19 yıl yaşandığını sandığım ama,aslında hiç yaşamadığım tüm yaşanmışlıklar koca bir yalandan mı ibaretti? sevmeler ,omzumda ağlamalar ,sabahlamalar ,kahkahalar hepsi yalanmıydı?gözden ırak olan gönülden de olurmuydu ?kafamda onlarca soru iki bilinmeyenli denklemler gibi!..

Olur da bir gün bir yerlerde karşılaşırsak soğuk ve seviyeli davranırsam ki bugüne kadar asla beceremediğim bir durumdur bu ama,kişi yaşadıkça ,yaralandıkça ve hırpalandıkça uzak ve soğuk oluyor istemsiz elinde olmadan şimdiden affedin olur mu .



9 Kas 2015

Orkide hareketi Antalya'da

Güneşli ve güzel Antalya sabahına uyanıp Akra barut hotelde sevgili Mucit anne 'nin organize ettiği 
Orkide hareketi etkinliğinde buluştuk..Çınar'da minik ve soru soran blogger olarak yanımdaydı.

Orkide hareketi genel müdürü Bülent beyden  sohbet dahilinde yemeğimizi
 yerken güzel bilgiler edindik

Biliyorsunuz ki!.. günümüz network marketing dönemi  tanıdığımız ,eşimiz dostumuz bir çok insan bu sektörden ekmek yemekte lakin , ne tüketici olarak ne de satıcı olarak bilinçli değiliz Satıcı başarı elde etmek üye eklemek para kazanmak için ve hayallerinin peşinden gitmek için çabalamakta ve bir çoğu hayallerine ulaşmış durumda güzel bir arabası ,her ay düzenli yatan bir maaşı seyahati vb..
Bizim hayellerimiz yok mu? sizlerin yok mu? günümüz şartlarında herkesin hayalleri vardır elbet 

A -B marketing de çalışan bir çok arkadaşım bu sektörün içine çekmek için çok çabaladı ''senin çevren geniş paylaşımların çok beğeniliyor ,İzmir'de Antalya'da çevren var''vb ama,kendilerini kırmadan nazikçe geri çevirdim.
Bunun kendimce sebepleri vardı çünkü; 
1.üye olmak için istenilen mebla 1000-1500 TL idi
2.ürünlerin içeriği ,bileşenleri ve sertifikaları yoktu 
3.ve her şeyden önemlisi hayallerimin peşinden koşacağım diye insanların sağlığı ile oynayamam.

Orkide hareketinde yüksek meblalar söz konusu değil ve bu işi yapamıyorum dediğinde içeriye borçlanmak da yok ve daha bir çok kolaylık...Helal sertifikası da  mevcut..

 Orkide Hareketi bugünden geleceği kazanmak için en ideal fırsattır. Gelecek ertelenemez, Geleceği gören zihinler, düşleri gerçeğe dönüştürme yeteneğine sahiptir.  Fırsatları doğru yer ve zamanda değerlendirenler, geleceğin mühendisleri olacaktır.
Bugün, düşünmek için değil, yaşamak içindir. 
Gelecek bugünden başlar.

ORKİDE HAREKETİ
www.orkidehareketi.net
0850 450 51 51



4 Kas 2015

Bal kabağı kapı süsü

Yazın rehavetini üzerimizden atamamak ardından ülkemizde arkası kesilmeyen acı olaylar böyle zamanlarda hiç bir şey yapasım gelmiyor benim, içim acıyla boğuşurken ,ölüp giden gencecik fidanlara üzülürken geride kalanları anaları ,babaları,evlatları eşleri düşündükçe içim eziliyor.

Bol bol kitap okudum bu süreç içersin de
Ardından oğlumun sendromları derken yazacak çok şey birikti.

Çok oldu yapalı arkadaşım istediğinde yaparım dedim ama,nasıl yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu.Ağır ve zor bir model kalıp mevcut değil malzeme bulmak sorun netten sipariş versem herkese güven olmuyor.
Malzemeleri tedarik edince atı yapınca bal kabağını da salata kasesi ile çizerek bir kalıp çıkardım.
gündüz fırsatım olmadığı için tüm gece bazen sabaha yaklaşan saatlere dek uğraştım.
Bitirip arkadaşıma yolladım çok beğendi..
İşin en zor kısmı paketlemek ve resim çekmekti tek başıma olduğum için kapıya sabitleyemiyorum bir taraf sarkıyor dengede tutamıyorum flaş patlayınca çok kötü oluyor flaşsız karanlık..
Paketleme işi de oldukça sıkıntılıydı ebat olarak oldukça büyük zedelenmesin ,zarar görmeden gitmeli diye çok hummalı çalışmalar ardında en sonunda paketledim.
Şimdi pek fırsat bulamıyorum biraz toparlanıp normale dönelim bol hobili ,mutlu,umutlu ve acısız günlere uyanalım inşallah..


2 Kas 2015

Çocuklarda huy değişimi

Oğlum doğduğundan  bu yana ufak tefek sıkıntılar haricinde  ne gaz sancılarımız ne uykusuz gecelerimiz oldu bizim. ılımlı,sessiz uyum sağlayan bir çocuktu.
Bir çok grupta annelerden okuyorum bebeğim hiç durmuyor eve kapandım bunalıma girdim diye
çok şükür ki ne eve kapandım ne bunalıma girdim etkinliklere katıldım ,hobilerimi yaptım kitap okudum.
 Büyüdükçe işin rengi değişmeye başladı apartmanımıza alt kata biri 5 diğeri oğlumla yaşıt iki kızı olan komşumuz taşındı.Çocuğa ,çocuk gerek dedim ve neredeyse 7-24 beraberdik.Büyük olan kız bir çığlık çığlığa ,çığlık atıyor ki yandı üzerine bir şey devrildi canı çok yandı sanıyorsunuz yok canı istediği için atıyor ve o kadar çok şımarıyor ki kapıları çarpmalar,deli gibi kriz geçirinceye kadar ağlamalar annesine '' yapacaksın kalk ver sus konuşma''vb annesi ne bir dur kızım ,ne yapma ya da herhangi bir şey demiyor...

Evet oğlum rol model olarak Melissa'yı seçti onun gibi morarıncaya kadar  çığlık atmalar neredeyse ağlamak için sebep aramalar ,hayır dediğimde kendini yere atmalar ,tepinmeler canı çıkıncaya kadar ağlamalar sakinleşsin diye yanına gittiğimde yaklaştırmamak ve daha da hırçınlaşmak...
İşin en kötü yanı ne yapmanız ve nasıl davranmanız gerektiğini bilmiyor olmanız.
Kendisiyle beraber beni de yıprattı zorlanmadım desem yalan söylemiş olurum tuvalet eğitiminde bile bu kadar zorlanmadım 3.gün olayımız bitti.
 bir kere altına kaçırdı ''olsun olsun bir şey olmaz yıkarız annecim'' dedim.Şimdi bir şey döküp kırdığında ''oçun oçun biçe omaz yıkalız '' diyor :)

Melissa okula başladı biz her gün etkinlik ,faaliyet yaptık evin işi bekledi  her gün karşımda koca bir insan varmışcasına konuştum anlattım ,her gün en az 2 saat parkta oynadık ve her gün ''seni çok seviyorum canım ,bir tanem''vurguladım akşamları babamız devraldı.


Ağlama krizi tuttuğunda istediği şeyi elde edinceye kadar ya da anne gelip kucağına alıncaya kadar sürdürüyordu.Hiç ilgilenmedim çayımı ,sigaramı alıp balkona çıkıyor ve ya başka bir şey ile meşgul oluyordum içim cızzz ediyordu ağlamasına dayanamıyordum ama,şimdi gidip alırsam  öpüp koklarsam bu ileride asla baş edemeyeceğim bir sorunla karşı karşıya bırakacaktı beni..Araba ,müzik aletleri hemen kendime bir atmosfer yaratıp şarkı söylüyor oyun oynamaya başlıyor yüksek sesle oynuyordum.Ben ağlamasını kessin diye direnirken oda ağlayacağım diye direniyordu.

Yok yok ne denersem deneyim ,ne yaparsam yapayım olmuyordu gençlik hayatımdan bu yana herkese kafa tutan ,baş eden ben küçücük çocuğa yenik düşüyordum.Beni en çaresiz ,en savunmasız yerimden vuruyordu.

Sabahları erken uyanmayanlardanız biz en erken vaktimiz 10:30 11:00 kitap okurken zaman nasıl geçmiş anlamamıştım daha saat 09:00 bile değil uyanmaz diye çıkıp markete gitmiştim.Geldiğimde uyanmış ve ağlıyordu daha kapıdan girer girmez üzerime atlayıp kafasını boynuma gömdü yüzünde kestiremediğim korku ve endişe vardı

Çok şükür biraz iyiyiz düzelme var gibi...

Bugün parkta kum oynarken 2 kadın konuşuyorlardı kadın ağlamaklı oğlunu şikayet ediyor bıktım dayanacak gücüm kalmadı tükendim vb.İçimden kızdım kadına hangi çocuk keşke doğurmasaydım diyebilecek kadar olabilirdi ki? ta ki oğlunu görene kadar!.. 3 yaşında hiç konuşamıyor acayip hiperaktif oyun oynama süresi 3 dk ben hırçınlık görmemişim dedim ve 15 dk içinde havuza düşme tehlikesi ve çocuklardan birini ittirip kafasının kanamasına sebep vermesi ,kadının çantasını alıp tüm içindekileri kuma bulaması...

Kaydıraktan kayan ,kendi kendine oynayan oğlumu kucaklayıp doyasıya öptüm ve bir kez daha şükrettim öpüp başıma koydum..

Annelerimiz anne olunca anlarsın derlerdi ya hep sanırım tamda o yerdeyim..

Bumerang - Yazarkafe